2 Eylül 2012 Pazar

Corporate Begging!

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Yaz aylarını bitiyoruz . Ağustos ortasına geldik. Mübarek Ramazan ayını yaşıyoruz. Herkese hayırlı olmasını diliyorum. Bu sene oldukça zor bir Ramazan yaşanıyor. Sıcaklarda klimalı ortamda olmayanlara sabırlar diliyorum. Bu mübarek ay ile birlikte eski geleneklerimizden ve yaşam detaylarımızdan biri aklıma geldi. Sadaka Taşları! Belki biliyorsunuzdur ama bilmeyenler için burada ufak bir hatırlatma yapalım. ‘Sadaka Taşları’nın vaktiyle Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde olduğu rivayet ediliyor. Üsküdar’daki Gülfem Hatun cami avlusunda olanı en bilineni. Gerçi şimdilerde Gülfem Hatun camisinin içinde olduğunu hatırlayan yok. Muhtemelen duvar yapımı, yeni şehircilik anlayışımız veya başka bir sebepten artık yerinde değil ama zamanında İstanbul’da 4 adet varmış. Sadaka Taşı temelde uzun bir mermer sütun. Üzerinde bir çukur mevcut. Hali ve vakti yerinde olanlar, mermerin üzerine bu çukura bir miktar para bırakırmış. Aslen derdi olan, zor durumda bulunan, hakiki bir fakir ihtiyacı olunca oradaki parayı alır. O günkü ihtiyacının üstündeki paralara dokunmaz ve kalan para da kendisi gibi ihtiyacı olanlar tarafından kullanılırmış. Bu sadaka taşları vasıtası ile sadakacı bilinmez, sadakayı alan da görünmezmiş. Özetlemek gerekirse alanı mağdur, vereni mağrur etmeyen bir sistem. İslam’ın sevgi, hoşgörü, kendini bilme, büyüklenmeme prensipleri ile muhteşem bir uyum içinde işleyen bir toplumsal yapıymış.


Nereden geldin buraya? diyeceksiniz. Şimdi yaz boyunca hem sektördeki dostlarımızdan, hem ajans sahiplerinden ortak bir dert dinlemeye başladım. Diyorlar ki yeni bir müşteri davranışı ya da türü oluşmaya başlamış. Nedir? diye soruları duyar gibi oluyorum. İşte sektörün özetle anlattıkları: Müşteriler geliyor. İhtiyaçlarını anlatıyor. Hazırlıklar ve bütçeler ortaya konuyor. Son anda müşteri amabütçemiz yok siz bunu lütfen yarısına ya da üçte birine yapına getiriyor. Ajans sahibi dostum diyor ki; yani o ana kadar toplantılar yapılmış, konseptler geliştirilmiş, bir emek harcanmış ve hatta bazen hazırlıklar için para da harcamış durumda oluyoruz. Bu sebeple hayır desen tüm her şey boşa gidecek. Evet desen normali 10 lira olan işi yarısından azına yaparak zarar edeceksin. Üstüne üstlük evet diyerek işe başladığımızda ise başka sorunlar çıkıyor. Müşteri, Ferrari istemeye devam ediyor ama malzeme ve bütçe ne yazık ki atlı araba yapmaya müsait. Böyle olunca da siz işi yapamadınız diye suçlu konuma sokulmak ise çabası diye ekliyor sevgili dostum. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumu.

Bu işin yine iyi yönüymüş. Bir de müşteri olarak gelip bizde hiç para yok siz bunları yapın sonra sattıkça ödeyelim diyenler oluşmuş. Başka bir ajans sahibi ise mevcut müşterilerin de bu tavrı geliştirdiğini söylüyor. Yüz milyonlarca lira cirosu olan şirketlerin en ufak masrafları bile bizlere yıkmak için kaç takla attığını görmek oldukça ilginç diyor. Özellikle pazarlama departmanlarında çalışan orta düzey yöneticilerin bizle yaptığı konuşmaları duysanız acır üstüne siz para verirsiniz diyor sektör duayeni. Tabi ödeme vadeleri konusu ise herkesin yarası. Dinlediğim çok detay var ama kimseyi kırmamak için daha fazla yazmıyorum.

Gerçekten ilginç bir dönem. 2009 krizinin tam olarak üzerimizden kalkmadığını görebiliyoruz. Hissediyoruz. Ama ben tüm bu dinlediklerimden şunu yorumluyorum. Krizin etkisinden çok krizin psikolojisi kullanılıyor. Bana anlatılan firmaların bir kısmı durumları kötü olan yapılar değil. Tam tersine krizde büyüme sağlamış kurumlar da var. Ama belli ki Nasrettin Hoca’nın eşeğine söylemesi misali, “ölme eşeğim ölme”, müşterilerde ajanslara ve hizmet verenlere söylüyor. Müşteriler ajansları terminal (tıbben ölüm hali) noktasına kadar zorluyor.

Tüm sohbet ve dertleşme sırasında biraz da muzip bir düşünce geldi aklımıza. Çıkış noktamız Sadaka Taşları. Ama bizim yapacağımızın adı başka. Bizim taşın ismi “Kurumsal Sadaka Taşı. Kurumsal İhtiyaç sahipleri için yapılmasına karar verildi. İki ajans sahibi dostumuz bana bu taşa koymam için kurumsal kimlik tasarımı bıraktı. Bir başkası ise marka stratejisi hazırlama bırakabileceğini söyledi. Bir diğeri ise ufak bir medya satınalma planını kesin bırakırım dedi. Anlayacağınız dostlar taş üstünde malzeme var, ihtiyacı olanlar gelip alabilir. Sürç i lisan ettiysek affola…

Olgar Ataseven
Marka ve İletişim Danışmanı

Hiç yorum yok: